top of page

Simsiyah bir gece


ree

Öyle kurumuş ki dudaklarım… Mecbur kalmasam, kendimi bu zifir karanlık yolculuğa mahkûm edip, mutfağa kadar gidesim yok. Sanırım benim yataktan kalkacak gücüm yok… Ama mecburum, kuruyan bu dudaklarım beni sabaha kadar uyutmayacak biliyorum. Biliyorum, çünkü ben bu sahneyi daha önce defalarca yaşadım senin ardından. Ama bu sefer farklı çok farklı. Bu sabah her şey daha da farklı olacak.

Tüm gücümü topladım. Karanlığa ve dahası hiç bitmeyen bu baş dönmeme inat, doğruldum yatağımda. Önce derin bir nefes aldım, inceden bir ah çekerek. Sanki sadece kalbim değildi ağrıyan. Tüm bedenim kitlenmişti yokluğuna. Bedenimde dolaşan tüm enerji bir an da yok olup gitmişti. Topladım kendimi ve bir anda fırladım yataktan zengin kalkışı yapan misafir gibi… Sendeledi bacaklarım düşmek üzereyken tutundum yanı başımdaki sehpaya. Zaten hep böyle değil miydi hayatım? Hep düşmek üzere iken tutundum sana, sen sandıklarıma. Ağır ağır topladım kendimi yüreğimin geçmeyen sızısına inat daldım var gücümle simsiyah koridora. Birkaç adım vardı mutfağa ulaşıp, kana kana su yudumlamaya. Ulaştım… Bin bir zorlukla doldurdum suyumu ve aldığım ilk yudumda yine sen vardın karşımda. Bıktım bu susuz gecelerime eşlik eden bendeki yansımalarına. Sıkıca kapattım gözümü ve devam ettim kana kana içmeye. Gözlerimi açmaya korkarak araladım bakışlarımı. Sen yoktun bu sefer gitmiştin, kaybolmuştun o zifir karanlıkta.

Yağmur başlamış… Cama doğru yavaşca dayadım başımı. Sanırım yağmurdan bu camdaki ıslaklık. Peki ya gözlerimdeki ıslaklık neden? Bu kadar kururken ağzım, tüm bedenim; ya gözlerim bu kadar ıslaklığı nereden buluyordu dersin? Bir süre dinledim yağmuru ve sonrasında karıştım yine sana…

Çok acıktığımız bir akşam vardı hani yemek yemek için kilometrelerce yol yapıp, dağlar aşıp ve sonunda bir dağ restoranına ulaştığımız o gece. O zaman da böyle delice yağıyordu yağmur ve göz gözü görmüyordu. Bizim tek gördüğümüz ise bin bir zorlukla ulaştığımız restoranın tadilata girmiş olmasıydı. İlk kahkahayı ben attım tabi, sen suskundun yine her zamanki gibi… Hiç belli etmedin tam olarak ne hissettiğini. Sen zaten hep öyle değil miydin? Olsun ben suskunluğunla da severdim seni. Bilirdim, her şeye rağmen yanımda mutlu olduğunu. Sanırım şimşek çaktı az önce. Oldum olası korkarım onun gürültüsünden. Keşke burada olsan şimdi yanımda, yanı başımda. Nefesini hisseder gibiyim. O bembeyaz ellerin saçlarımda… Başım sıcacık göğsünde, içime çekiyorum sana dair ne varsa hiç çekemediğim kadar derine… Hep orada kal istiyorum. Hiç gitme sonsuzluklara. Benim olmadığım diyarlara… Ya da beni de al ne olur o sonsuzluklara… Biliyorum… İmkânsız artık yokluğundan dönmek, tenini, nefesini tüm varlığını içime çekmek.

Alışmalıyım biliyorum bu karanlık, simsiyah akşamlara…


Comments


bottom of page