İÇİMDE BÜYÜK BİR ÇIĞLIK VAR
- Ayşe Sena Tetik
- 19 Eyl 2021
- 3 dakikada okunur

İçimde büyük bir çığlık var. Sesini bir tek ben duyuyorum. Dışarıdakilere sesini duyuramıyorum. ‘Dünya çok kötü bir yer’ diye haykırıyor. İçim cayır cayır yanıyor bu çığlıkla. Herhâlde, Vaveyla “eyvah çığlığı, feryat” dedikleri bu çığlık olsa gerekti. Benliğim şaşkın; ne yapacağını, hangi birine üzüleceğini, hangisinden korkacağını şaşırıyor. Kime ağlasa, kime kızsa, kimi suçlasa? Boş! Elden bir şey gelmiyor ki. Son zamanlarda yaşananlar, birike birike dayanılmaz hale geldi. Ne oluyor, niye oluyor diye sormaktan yoruldum. Karman çorman her yer, her şey… Dünyanın bir ucunda küçücük bir çocuk feryat figan haykırıyor, yardım istiyor ve ben onun sesini işitsem de elimden bir şey gelmiyor. Bir ülkede kadınlar, hiç yerine konuluyor. Hakları suiistimal ediliyor. Köleden farksız hale getiriliyor ve benim yine sesim çıkamıyor. Güçlü birkaç ülke oyunlar oynuyor, güçsüz ülkeler üzerinde, kedinin fareyle oynadığı gibi. Eğitimini, kültürünü, ekonomisini ve ahlakını batırıyor. Halkı halka düşürüp kaçıyor, kardeşi kardeşe vuruyor. Sonra kenara çekilip, yardımcı oluyor numarası yapıyor. Ve tüm dünya sessiz… Savaştan, kölelikten kaçan insanlar, suya düşenin yılana sarıldığı gibi onlara ve uçaklarına yapışıyor yapışıyor ve süzülerek düşüyor uçağın tepesinden kanlar içinde yere. Gözlerinden sakındıkları evlatlarını, yaşama şansı olur belki diye uzatıyorlar bir askere. Ve sanki pis bir şey tutarmış gibi arkaya veriliyor asker tarafından minik yavru. Nereye gittiğini, neler yaşayacağını Allah bilir ya; vatanından, anasından atasından ayrılacak, özünü, benliğini unutacak belli şimdiden. Belki maddi sefalet çekmeyecek… Ama unutmamak gerek ki, bir çocuk sağlıksız, aç büyüyebilir ama asla sevgisiz büyüyemez. “Özünde sevilene kadar tamamen hayatta değiliz.“ demiş Alain de Botton (2006), sevgiden bahsederken. Bu yüzden sevginin samimi açlığını kimse dolduramaz bir çocuğun kalbinde.
Savaş… En çok çocuklara kötüsün sen. Bir de yavrusunu koruyamayan anne babalara. Savaşı yaşayıp, bir daha savaşı isteyebilmek, hiç akıl kârı bir iş değil. Ben yaşamadan, yaşananların travmasını içimden atamıyorum. İnsanlar ne çok meraklılar savaş denen kanlı oyuna. Masum değil hiçbir savaş. Ölen çocuklar, kopan kollar bacaklar, yıkılan yuvalar, özenle kurulmuş ama birkaç bomba ile yıkılan vatanlar… Vatanını bırakıp gitmek… Evini, eşyalarını, sevdiklerini hatta sevmediklerini bile bırakıp gitmek zorunda olmak…
Rap’in Ceza’sı; Savaşın Çocukları adlı eserinde tüm söyleyeceklerimi şu şekilde dile getirmiş: (kısa bir kesit)
Çocukların salıncağı alev alev yandı Kül oldu umutlarla birlikte girdi toprak altına Milyonlarca mayın avını bekler Acı körükler yıkılan evler kara bulutlar Yiten umutlar ölü vücutlar masum eller Karayelden estiler durdu körpe kalpler ''Atom bombasıyla sakat doğan bedenler ödenemez bir bedel'' Çocuklar ölmesin savaşta! Savaş denen şey biraz yavaşla Adil ol hedefi doğru seç minik bedenleri yok etme Kaderi onlar çizmedi. Yetti artık gözyaşı onlar gülmeli!
Korkuyorum kendi türümden. İnsan dedikleri nedir ki, tüm evreni sadece kendisinin sanabilir? Bu kadar gaddar, vicdansız ve nefret dolu olabilir? Tüm yaşananlar içimde birikiyor. Kanıyor ve kanıyor derin yara misali. Gücüm yetmiyor ki dışarıda olan kötülüklere. Bir kediye su koydum diye, rahatsız olan kötü kalplerle nasıl savaşabilirim? Vicdanını köreltmiş insandan korkuyorum ve içime saklanıyorum artık. Dünyada olanların tümünü ben yaşamadım ama içimde hepsinin sancısı var. Ben daha içimde kaldıramıyorum yaşananları, peki tüm bunları özünde yaşayanların feryadı? Onların feryadı, *mazlumun feryadıdır işte. Kuran’ı Kerim’de “Ey kavmim! Yapabileceğinizi yapın. Ben de elimden geleni yapacağım. (Güzel) akıbetin/sonun kime ait olduğunu pek yakında bileceksiniz/anlayacaksınız. Şüphesiz o zalimler kurtuluşa ermezler.” (6/En'âm 135) diyor. Ben artık elimden geleni, yapmaya çalışıyorum. Unutmuyorum, akıllanmaya çalışıyorum. Zalimin karşısında güçlü olmaya çalışıyorum ve bu yazımla sizleri de yapabileceğinizi yapmaya davet ediyorum. Gördüklerimizden ders almak, akıllanmak ve farkına varmak da bizim görevimiz. Benim elimden yazmak geldi yaşanan bu zulümleri. Elimden geldiğince savaşacağım kötülükle. İyilik kazanmasa da tarafım belli olacak, niyetim belli olacak çok şükür. Ve bileceğim ki, feryat figan bağıran çocuğun sancısı içimde olduğu müddet, vicdanım var olduğu müddet insan kalacağım. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da dediği gibi ‘**Zulmü her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.’ Kabul etmeyeceğim zulmü ve zulme karşı güçlü olacağım. Bir gün zalim olmamak ve zulüm gören olmamak için hep savaşacağım. Güçlü olacağım.
*mazlum: haksızlığa uğrayan ve baskı altında ezilen, kendisine zulmedilen, zulüm gören
*zulüm: güçlü bir kimsenin yasaya ve vicdana aykırı olarak başkasına yaptığı kötü, acımasız, kıyıcı davranış, işkence.
Comentários