top of page

Eşekli Kütüphaneci – Fakir Baykurt


ree

"Köylere kitap dağıtmaya sık sık gidiyorum. Bunun için yola çok erken düşüyorum. Yolda kimsecikler yokken, ortalık ıssızken düş kurmak hoşuma gidiyor. Peribacalarının başından kitaplarım güvercinler gibi fırlıyor. Gözümün önünde büyük mü büyük, geniş mi geniş bir resim oluşuyor. Bu resmi çok seviyorum."

Fakir Baykurt’un kaleminden çıkan son kitap: Eşekli Kütüphaneci. 1940’lı yıllarda Ürgüp’te yaşayan nam-ı diğer Eşekli Kütüphaneci olan ve günümüzde de adını büyük bir takdirle andıran Mustafa Güzelgöz’ün azim dolu hikâyesi anlatılıyor. Bir yaz günü Ürgüp’e Yunanistan’ın Larisa şehrinden Dimitrios Katsikas adında biri gelir ve tesadüfî bir şekilde Mustafa Güzelgöz ve oğlu Aziz Güzelgöz’ün misafiri olur. Bu sayede Dimitrios, Eşekli Kütüphaneci’yi daha yakından tanıma fırsatı bulur. Dimitrios’un “Eşekli Kütüphaneci” lakabı özellikle dikkatini çeker ve detaylarını da öğrenmek ister.

Mustafa Güzelgöz’ün tayini Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne çıktıktan sonra büyük bir heyecanla beklediği okurların kütüphaneye gelmez olduklarını fark eder. Bu duruma oldukça canı sıkılan Güzelgöz, mutlaka bir çözüm üretip insanları kütüphaneye, kitaplara, aydınlığa çekmeye çalışır. Tek çabası aydın bir millet yetiştirebilmek için insanlara özellikle kadınlara ve çocuklara kitapları ulaştırabilmektir. Son çare olarak bir eşeğe yüklediği sandıkların içini kitaplar doldurur ve otuzdan fazla köyün halkına eşekle kitap taşır. İşte bu lakap da buradan takılır Musafa Güzelgöz’e.

Mustafa Güzelgöz’ün kitaplara, okumaya ta çocukluğundan itibaren büyük bir ilgisi vardır. Bilir ki; bir insanı aydınlığa çıkarmanın en büyük yolu okumaktan geçer. Bunun bilincinde olan Eşekli Kütüphaneci karşısına her ne kadar engeller çıksa da asla vazgeçmemiş ve hem çocukların hem de kadınların kitaplara olan ilgilerini oluşturmak ve bunu arttırmak için elinden gelen fedakârlığı göstermiştir. Hatta bazı köylerde halk odalarını kütüphaneye çevirmiştir ve dikiş makineleri, bebek beşikleri getirterek her kadının bir bilgi kazanmasını can-ı gönülden istemiştir.

Mustafa Güzelgöz’ün namı diğer şehirlere de yayılır ve “Bölge Kalkınma Önderi” seçilir. Namı dolaştıkça kendine yardım edecek kişi sayısının da çoğalacağını düşünür fakat bazı şeyler yolunda gitmez. Bir şikâyete uğrar. O kadar emek ve azmin karşılığının böyle olması Güzelgöz’ü hayal kırıklığına uğratır. Fakat ne olursa olsun o okumaktan, okutmaktan, kitaplardan aldığı aydınlığı insanlara yaymaktan hiç vazgeçmez ve günümüzde de Ürgüp topraklarında heykeli bulunur.

Dimitrios Eşekli Kütüphaneci’nin hikâyesinden oldukça etkilenir, her şey ona masal gibi gelir ve hatta oğlu Aziz Güzelgöz ile kan kardeşi olur. Hatta Ürgüp ile Larisa şehrinin “kardeş şehir” olması gerektiğini düşünür ve bunun için çabalar. Çünkü karşılaştığı misafirperverliğe, insanların sıcaklığına ve dinlediği bu yaşam hikâyesine hayran kalır ve bunları ülkesine gidince de tanıdıklarına aktarmak ister.

Fakir Baykurt’un hasta yatağında gücü yetene kadar yazdığı bu eşsiz son kitabında anlatılan azim, sevgi ve kardeşlik dolu hikâyeye bir okur olarak da hayran kalmamak elde değil. Daha önce Anadolu topraklarında bu kadar entelektüel bir bireyin yaşaması ve kendini o imkânlarda bu denli yetiştirmiş olması gerçekten takdir edilesi. Günümüzde iki tık ile kitaplar elimizin altında. Buna rağmen Eşekli Kütüphaneci’nin çabasının binde birini bile göstermiyoruz. Bu da kitaplara karşı olan duruşumuzu ve okur oranımızı gözler önüne seriyor diyebiliriz. Aslında Eşekli Kütüphaneci’yi feyiz alıp küçük de olsa bu yolda bir çabaya girişsek eminim ki; çok kısa sürede tüm dünyada büyük bir aydınlanma olur. Çünkü yazının, kitabın, bilginin girip de güzelleşmediği bir yer yok. Öyleyse ne duruyoruz? Bence iyi bir okur olma yoluna bu kitabı okuyarak adım atmanın tam da sırası…


Commenti


bottom of page