top of page

ERMİŞ- HALİL CİBRAN


ree

“Sevinç ve keder birlikte gelir, biri sofranızda otururken diğeri yatağınızda uyumaktadır.”

Bu haftaki Kitap Durağı bölümü için seçtiğim çok kıymetli bir kitabı naçizane yorumlayıp sizlere tanıtmak istiyorum. Felsefe yazarı, romancı, şair ve ressam olan ve Doğu’nun Nietzsche’si olarak bilinen Halil Cibran’ın kaleminden çıkan “Ermiş” adlı eserin içerisinde tam olarak 26 farklı konular felsefik açıdan ele alınmış. “The Prophet” El Mustafa olarak bilinen ermişin on iki yıl boyunca kaldığı Orphalese adlı kentten ayrılacağı vakit, tüm halkın bu ayrılık haberini üzüntü ile karşılaması sonucu halk bir alanda toplanır ve Ermiş’ten bu 26 konu hakkında bilgiler öğrenmek isterler. Ermiş onlar için çok önemlidir çünkü yıllarca tüm bilgi ve deneyimlerini halk ile paylaşmıştır.

Ermiş’in kim olduğu bir merak konusudur. Halil Cibran’a bu soru yöneltildiğinde verdiği cevap şu olmuştur: “Göğsümün bir tarafında İsa, diğer tarafında Muhammed oturur.” Zaten kitapta yer alan konuları sorgulamaya başladığınız vakit her iki inancın da izlerini göreceksiniz.

Peki, bu 26 konu nedir? Birazcık bunun üzerinde konuşalım. Aşk, özgürlük, suç ve ceza, evlilik, giyinme, zaman, konuşma, evler vb. gibi pek çok kilit konunun yer aldığı 54 sayfalık bu kitap bir solukta okunabilir gibi duruyor. Fakat asla öyle değil.

Ermiş bizim için şiirsel bir düzyazı ve aynı zamanda bir veda konuşmasıdır. Özetle Halil Cibran’a göre aşk; kendinden başka hiçbir şey almadığı gibi kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşka aşk yeter. Hem besler, büyütür bizi hem de yontar. “Çalışmak”a dair; tıpkı sevgiliniz giyecekmiş gibi giysi dikmektir, sevdikleriniz kalacakmış gibi ev inşa etmektir. Bir insan işini aşk ile yapmalıdır. “Elbiseler”e dair; kıyafetler mahremiyet özgürlüğüdür ve aynı zamanda bir prangadır. Fakat asıl elbise “hayâ”dır. “Konuşma”ya dair; bir insan konuşacağı vakit ruhu ile konuşmalıdır. Bu durum birine selam vermek olsa dahi. Ki; bir insan düşünceleri ile barışık değilse konuşur. Yalnız kaldığımızda ise bize eşlik eden dudaklarımızdır. “Ahlak”a dair; bir insan ahlakı kıyafet olarak taşıyorsa çıplak gezse de olur. Çünkü Cibran’a göre o insanın tenini ne rüzgâr ne de güneş delebilir. Son olarak “ölüm”e dair; ölmek güneşte erimek ve rüzgârda çıplak durmaktır. En önemlisi ölmek kavuşmaktır. Ermiş son sözlerini ölüme dair söyler ve vedasını ettikten sonra gemiye binip Orphalese kentinden ayrılır.

O kadar derin cümleler var ki; aslında hayatımızın her anında yer alan şeylere bile hiç bu açıdan bakmadığımızı fark ediyor ve sorguluyoruz. Bu nedenle kesinlikle sayfa sayısı ile ters orantıda sizlere çok şey katacak bir başucu kitabıdır. Bir kez okudum diyip rahat kafayla rafa kaldırılacak bir kitap değil. Aksine üzerinde uzun uzun düşünülüp, konuşulması ve sorgulanması gerekiyor. Ayrıca bu kitabı okumak için illa felsefe alanına ilgi duymak gerekmiyor. Okuyan herkesin hayatına bir çizik atacak bu kitabı özellikle naçizane yorumlamak istedim. Tüm kalbimle tavsiyemdir. Sevgimle…


Commentaires


bottom of page